İnsan olarak neden bu kadar kırılgan, sevgi dolu, merhametli olarak dünyaya geldiğimiz aslında ne kadarda meçhul. Hissettiğimiz tüm duyguların bu yolculukta bize yük olduğu, yolumuzda giderken bizi ne kadar zorladığı belli. Sevdiklerinize bir şey olacak korkusuyla sürekli olarak yaşamak zorunda olmak, onlar hakkında kötü bir şey duyduğunda duygular kontrol altında değilse her şey daha da zorlaşıyor. Duyguların kontrol altında olsa bile üzüntünü bastırabildiğin için ruhsuz, hiçbir şeye karşı tepki veremeden yaşıyorsun. Aslında içine dönüp baktığında sende ağlamak, bildiğin konu hakkında üzülmek istiyorsun. Hem bu kadar duygular içerisinde olup, hayatta her an sevdiklerimizin bizden uzağa elimizden gidebileceğini bilerek yaşıyoruz. Sadece bu duyguyu her an düşünerek yaşamadığımız için belirli zamanlarda karşımıza çıktığında zorlanıyoruz. Hastalık, savaş, yaşam şartları ve birçok şeyden kaynaklı.
Hastalık tarih boyunca insanların sonunu getiren durumlardan biri oldu. Yine de, insanlık boyunca gerçekten bir çözümü olmadı. Çünkü ölümsüzlük yoktu, ne olursa olsun ya onunla ya onunla öleceksin. Duygular insanın önce ruhunu sonra da bedenini kemiren kurt gibiler. Yaşanılan ve içe atılan her duygu ruhu yaralayıp zehirler, zamanı geldiğinde ruhu açtığı yaralar ile bırakır ve bedeni kemirmeye başlar. Bedene yayılan o hastalık, kişinin yaşam şartlarını etkiler. Bedenen etkilenmiş olması o naif yaralı ruhu daha da kötü bir duruma sokar. Bedenin yaralı olduğunu farkında ama ruhun yaralı olduğunu farkına varmaz. Oysa ki, ruh iyileşmeden beden de iyileşmez. Peki bu durumda karşınızdakine nasıl yardım edebilirsiniz ki? Dönüp ruhuna bakmasını sağlamak için bir savaş vermeniz gerekebilir. Her şeyden önce, ruhu yaralı olan kişinin bunu kabul etmesi gerekli. Yoksa verilen savaşın hiçbir değeri kalmaz. Hayat koca bir uğraşın içerisinde geçerken, duyguların bize verdiği zarar da burada gizli. Duyguları çözebilmek, onlarla barışabilmek için hayatın bize sunduğu yaşanmışlıkları affetmek gerekiyor. Ama bildiğimiz bir affetmek değil, yılların geride bıraktığı konuya dönüp o anı yaşayarak ruhuna güvende olduğunu söylemekle bir kıvılcım başlayabilir. Bu bizim, bakış açımız. O hastalığı yaşayan, o durumun içinde olan kişinin hisleri ne?
Yaşamadım, bundan dolayı bilmiyorum. Ama bir insan olarak düşünüp empati yapmak gerekirse eğer. Gerçekten zor ve korkutucu bir durum. Kendi hayatın, yıllardır kendini büyütmek ve koruyarak geçirdiğin o hayatın doktorların eline kalıyor. Kendine bir şey yapamıyorsun, hayatta kendini ayakta tutmak gerekirken kendini ayakta tutamıyorsun. Üstelik çevrendeki insanları bu durum için üzmemeye çalışarak, ruhun ve bedenin kırılgan o anında aileni düşünmeye çalışıyorsun. Onların ne yaşayacağını, olayın sonunun nereye varacağını bilmeden çıktığın yolda ertesi güne ne olacağını bilmeden ilerliyorsun. Hayatının ipini eline verdiğin insanların seni ne tarafa çekeceğini ne sen biliyorsun, ne de çevrende olanlar. Belki de zamanı geldiğinde yapılanların acısına dayanamayıp artık istemediğini hissedecek ve devamını istemeyeceksin. Her akşam yatağa girdiğinde ne durumda olduğunu hatırlayacaksın belki de. Sorgulayacaksın tekrar tekrar, düşündüğün ve sorguladığın her şeyin sonunda bir kat daha yorulacaksın. Ruhunu ve bedenine yayılan o duygu kurtları, beyninin içinde sana her gün oyun oynayabilir. Bedenine aldığın ilaçlar, gördüğün destekler de seni yoracak. Duyduğun kötü bir haber narin ruhunu ve bedenini yine incitecek. Ama eskisinden daha fazla incinecek. Bu kadar kırılmanın, dökülmenin ardından nasıl canlanacak o insan? Çevresindekilerin desteği mi gerekiyor gerçekten? Yoksa kendisinin her şeye inanması mı…
Sevdiğin bir insanın moralini, psikolojisini düzeltmek ve bu zamanda tutmak için yapmak istediklerinde kararsız kalmak gibi bir yanı da var. Aslında yüzü gülsün, mutlu olsun ve kötü olan her şeyi geride bırakmak için yapacaksın onları. Ama zihnin o kötü tarafı, sanki bir daha görmeyecekmişsin de ondan dolayı bunları yapmak zorundaymışsın düşüncesine sokuyor, ondan dolayı yapıyormuşcasına düşündürüyor sana. Öyle olmayacağına inanarak devam ettiğin o yolda ansızın aklına gelip, beyninde çakan bir şimşek misali sana o ihtimali hatırlatıyor. Bilmediğin ihtimaller silsilesinin ortasındasın, tek bilinen zaman ama onun getirecekleri değil.