Küçüklükten beri her zaman çevremizden bize yapılan bir baskı olmuştur. Fikirlerimizin değerli olmaması, içimizde bir nebzede olsa, var olan cesareti, özgüveni baskılamıştır. Aslında her insanın fikri değerlidir, ama çevrenin burada oynadığı etki o kişinin ileride nasıl bir birey olacağını da etkiler. Çekingen, içine kapanık ve özgüvensiz olmasının en büyük etkeni yine insanlardır. Okulda birinin size gülmesi, bir şeyi yanlış yapmanız ya da yoldan geçen birisinin size attığı bir iğneleyici bakış bile buna dahil olabilir. Kimsenin karakteri aynı değil, birisi çok küçük bir olaydan bile etkilenirken diğerinin etkilenmesi için çok zorlamak gerekir.  
 
Bu durum aslında ilk olarak anne karnında başlar. Annenin her şeyini hissetmek, onun duygularıyla büyümeyle başlar. Dünyaya gelindiği zaman sizinle iletişime geçmesi, çevreye olan özgüveninizi arttırır. Aslında aile nasılsa, çocukta bir yere kadar o şekilde büyür. Daha sonrasında, dünyaya açıldıkça karakteri oturmaya başlar. Çünkü bir şeyler yaşamaya ve yaşadıklarını değerlendirmeye başlar. Bu dönemde yaşadığı olaylar, kim olmak istediği hakkında fikirlerde verir. Başkalarının kuralları ile hayatını sürdürmeye çalışır, belki de bundan dolayı gerçek karakteri saklanır ve ortaya çıkamaz. Gözlerini açmak ve korkmadan, geri çekilmeden atılmak gerekir. Ama herkesin sırt döneceğini düşünüp korkmak da bu olayın diğer yönü. Yolunu kaybetmiş hissedildiği zaman, kendimize dönüp bakmamız en büyük çözümlerden birisidir.  
 
Gerçek karakterini oturttuğun zaman, herkesin gözünü dikip size bakması bile umurunuzda olmaz. Çünkü kendinizi o şekilde özgür hissedersiniz. Bu özgürlüğü hissetmeye başladığınız zaman yaşadığınız o korkuda ortadan kalkar. İçinizde barındırdığınız ışık ortaya çıkar ve ışıldarsınız. Gerçek manada ışıldarsınız, mutluluğunuz, karakteriniz ve davranışlarınızla.  Kendimize inanırsak her şeyi başarır ve tüm dünyaya karşı parlayabiliriz. Kalbimize inanırsak eğer her şey mümkündür. Biz neyi düşünürsek, evrende onu var eder. 
 
Üzgünsek ve korkmuşsak bir durumdan, cesaretimizi toplamamız gerekir. Çünkü evren her zaman bizimle kısmen de avcumuzun içindedir. Hislerimizi anlatmak için birçok yol ararız, bunun birçok yolunu da buluruz. Beyninde yatkın olduğu şekilde, dans, müzik, resim, doğa ve birçok şey bunun içindedir.  
 
Etrafımıza bakıp değerimizi de anlamamız gerekiyor. Kendi değerimizi kendimiz biçeriz, kendimize değer vermediğimiz sürece bize de kimse değer vermez. Yani kendimize bile vermediğimiz bir şeyi, başka birisinin bize vermesinden beklemek saçmalık oluyor. Yapılan bir araştırmada, bir insan ayna karşısına geçip sadece sırıttığında bile beyin mutluluk sinyallerini yayabiliyorsa, kendimize değer verdiğimizi belli etmek kim bilir bize nasıl bir etki yaratacaktır. Kendi bedenimizin içinde çok büyük bir hazine saklıyoruz. Yeter ki bunu kullanmayı bilelim. 
 
 Unutma ki, sen kocaman evrende var olan bir yıldızsın. İstediğin her an parlama gücüne sahipsin. Sadece bunu kimsenin engellemesine izin verme.