Bir insan düşünün, her zaman var gücüyle hayatındaki her şeyi değiştirmeye çalışan. En azından yapabildiği kadarıyla. Kendi kurduğu çerçevesinin içinde, dışarıdan gelen baskılara ne kadar dayanıklı olabilir? Hem de o çerçeveyi sarsan kişiler, çerçeveye en yakın olanlar ise bu durumda yapılması gereken ne? Somut ve soyut olarak yaptıkları her şey ile sınırı zorlaya bilirler. Yaşadığınız o durum bir sonraki yaşayacağınız şey için size ders olsa bile, yaşandığı an onu gerçek anlamda çözmez iseniz tekrar aynı şekilde karşımıza çıkma olasılığı çok yüksek. O an kendinizi savunsanız bile, karşı faktörler yine bastırabilir. Tekrar aynı durumu yaşadığınızda hayata karşı olan hiçbir hevesinizin kalmaması, artık kendinizi bile savunmanın acısı kalbiniz de hissediliyorsa o andan sonra sadece sessizliğe bürünmek tek çözüm oluyor. Ne yaparsanız yapın, yaranamadığınız insanlara karşı sussanız da suç, susmasanız da suç.
Kendinizi savunmayı size öğretmeyen, sizi baskılayan insanlara karşı kendinizi savunmanız her zaman suç. Hissettiğiniz o duygular tüm vücudunuzda dolaşır ve kendini size hissettir. Duygularımızın esiri olmak çoğu zaman dik duramamak gibi geliyor. Ne kadar doğru olup olmadığını bilmesem de insanın duygularını kapatıp vicdanından yoksun olarak yaşamalı. O şekilde gaddar olabilen insanlara ne mutlu. Hayata karşı merhametli ve düşünceli olup, bir yandan nötr gibi gözükmek oldukça zor. Merhametli bir yapınız olduğu sürece yaşanılan her şey sürekli olarak sendeletir. Bu yüzden belli durumlardan sıkılıp kendiniz olmayan birisine de dönüşebilirsiniz. Hiç olmadık anda gerçek sizin yapmayacağı şeyler olabilir. Geriye dönüp buna bakıp fark ettiğinizde insanların size verdiği zararı çok net görüyorsunuz. Mutlu gözüken insanın her an mutlu olmadığını, duygularını bastırıp içten içe kendini bitirdiğini zamanla öğreniyorsunuz.
İnsanoğlu daha kendini çözemeden, anlayamadan hayata katılarak başka insanları anlamaya çalışıyor. Hem onları anlayıp, hem kendimizi çözerken her şeyi baştan inşa ediyoruz. O kadar karmaşık bir durumun içindeyiz ki, çözmek insanı yoruyor. Başkalarına karşı empati kurmak kolay, ama aynı empatiyi kendiniz için asla bekleyemezsiniz.
“Bir kimseye sert konuşma; öyle konuştuğun kişiler sana aynı şekilde karşılık vereceklerdir. Öfkeli konuşmalar acı vericidir; vurmalara karşı gelip vurmak sonuçta sana dokunacaktır.
Eğer kırık bir madeni leğen gibi hiç sesin çıkmazsa, o zaman Nirvana’ya ermişsindir; öfke nedir bilmezsin.” The Buddha