Sıcak, bunaltıcı geçen bir günün ardından gökyüzünü Karabulutlar kaplaması, sessiz havada rüzgarın kendisini belli etmesi hangi duyguyu anımsatıyor? Hayatımızın bir kısmında koşturmadan, sakince geçse bile zamanı geldiğinde kendimizi çok zor durumda, sıkışmış hissedebiliriz. Ama bu duygunun aynısını doğa da yaşıyor olabilir mi? Bunaltıcı sıcakların ardından, rahatlamak için kendini kapatıyor ve fırtına ortaya çıkıyor. Yaptığı bu durum ile ferahlık, huzur getiriyor.

İnsanlar da bunalıp, sıkıldıkça bu duruma gelir. Kendini kapatır ve rahatlamak için ağlar. Aynı bulutlar gibi. İçinizde ki o fırtınayı attıktan sonra kendinize gelir, toparlar ve yola devam edersiniz. Suyun algılama gücü varsa eğer, bu söylediğim şey mantıklı kalıyor. Suya söylediğiniz her şeyin, söylediğiniz kelimelere göre verdiği tepkiler kaydedilmiş. Kitabın adı gibi, tam olarak suyun gizli mesajı bu. Doğa içinde biriktirdiği her şeyi, insanlardan aldığı enerjiyi bu şekilde atıyor olabilir. Yağdırdığı yağmurla topraklar, ağaçlar, hayvanlar yararlanıyor. Estirdiği bir rüzgar ile, ağaçlar kuru yapraklarından kurtulurken, doğada yaşayan canlılar ferahlıyor. Bulutların yarattığı etki ile Şimşeğin çakması, aslında hayatımıza zarar veren insanların da en büyük örneği olabilir. Bizlerde doğanın bu dansından yararlanıyoruz. Doğa uzun bir sükunetin ardından kendine geliyor.

Kocaman bir çam ağacı bile rüzgarın hafif esintisi ile yerinden oynarken, bizim o rüzgara karşı duruşumuz aslında hayata karşı ne kadar güçlü olduğumuzu da gösterir. İstediğimiz zaman her şeyi yapabilecek olduğumuzu. Peki ya bizler doğanın yaptığı bu uyanışı ne kadar yapıyoruz? Kendimize dönüp baktıktan sonra, kendimize ne şekilde yararımız dokunuyor? Ya da yaşadığımız o sıkıntının ardından bir ders alıyor muyuz? Çoğu kişinin bunu algılamayacak kadar sıkıntılı olduğuna eminim. Ama algıladıkları zaman hayatlarında çok büyük bir değişiklik olacak. İnsan değişmek istediği zaman kendine her şeyi örnek alır. Yeter ki o değişikliği kabul etsin.

the abyss inside us – from zero to infinity